İzmir’de 15-16 Haziran paneli
ÇHD İzmir Şubesi, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 41. yılında gerçekleştirdiği panelle direnişi selamladı ve sınıf hareketine dair dersleri tartıştı. “15-16 Haziran İşçi Ayaklanmasından Günümüze Sınıf Hareketi” başlığı ile düzenlenen panele konuşmacı olarak Volkan Yaraşır ve Ziya Ulusoy katıldı.
İzmir Barosu Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen panel ÇHD İzmir Şube Başkanı Hüseyin Korkmaz tarafından yapılan konuşma ile başladı. 15-16 Haziran direnişinden ve öneminden kısaca bahseden Korkmaz panel kurgusunu anlattıktan sonra sözü konuşmacılara bıraktı.
Yaraşır: Sınıfın içinde varolmalıyız!
İlk sözü alan Volkan Yaraşır öncelikle Türkiye işçi sınıfını, tarih sahnesine genç çıkan genç bir sınıf olarak tanımladı.
Türkiye işçi sınıfının Avrupa işçi sınıfı ile benzer özelliklerini anlatan Yaraşır, 15-16 Haziran’ı doğuran birikim sürecine değindi. 1835’ten 1960’a kadarki süreci birikim dönemi olarak tanımlayan Yaraşır, sınıfın tarih sahnesine çıktığını, “ben varım” dediğini, grevlerle işgallerle kendini gösterdiğini ve sonunda büyük direnişe varıldığını anlattı.
Yaraşır 15-16 Haziran’ın devleti ciddi olarak korkuttuğunu vurguladıktan sonra düzenin önlem olarak öncelikle devrimci hareket ile sınıf hareketinin birleşmesini önlediğini, bunun için de devrimci önderleri katlettiğini söyledi.
15-16 Haziran ile işçi sınıfının bir mesaj verdiğini, devrimcileri yanına çağırdığını söyleyen Yaraşır bugün hala TARİŞ’te, 89 bahar eylemlerinde, 91 Zonguldak kent grevinde, TEKEL’de ve mevzi direnişlerde bu mesajın yinelendiğini söyledi. Devrimci hareketin ise sınıf dışı tutumda ısrar ettiğini, hala ana rahmi olarak tanımladığı sınıf içerisinde varolmayı başaramadığını anlattı.
Ulusoy: İşçi sınıfı siyasal
hareketin parçası yapılmalıdır
Yaraşır’ın ardından söz alan Ulusoy konuşmasına bugün işçi sınıfının düne göre çok daha etkin olduğunu ve özellikle dünya genelinde yükselen hareketlerde başı çektiğini anlatarak başladı. 71 Hareketinin 15-16 Haziran’ı doğru okuyamadığını belirten Ulusoy ancak o yıllarda devrimci hareketin dönemin tüm siyasal gündemlerine müdahale ettiğini ve tüm ezilenler için mücadele ederek bunun bedelini canlarıyla ödediklerini söyledi.
Ulusoy o dönemde hızlı gelişmelerin yaşandığını, sınıfın da hızla siyasallaştığını belirtti. Sınıfın siyasallaşmasına örnek olarak ise anti-faşist ve anti-emperyalist eylemlere işçi katılımını örnek verdi.
Konuşmaların ardından soru-yanıt bölümüne geçildi. Bu bölümde toplu halde alınan soruların ardından konuşmacılara ek süre verildi ve sorular yanıtlandı. Farklı konularda gelen soruların yanıtlanmasının ardından panel son buldu.
Kızıl Bayrak / İzmir
Tutuklama terörü...
Ferhat ve Berna’ya tahliye yok
Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla 4 Mart 2010’da gerçekleşen Roman Çalıştayı’nda “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için tutuklanan Gençlik Federasyonu üyesi Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz’ın yargılandıkları davanın 4. duruşması 22 Haziran günü görüldü. Mahkeme, 16 aydır tutsak olan Tüzel ve Yılmaz’ın tutukluluğunun devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 6 Ekim 2011 tarihine ertelendi.
Savcı Kasım İlimoğlu’nun 25 Mayıs 2011’deki duruşmada Ferhat ve Berna için tahliye talebinde bulunmasına rağmen keyfi tutumunu sürdüren İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle tutuklulukların devamına karar verdi. Fakat kararda, “Sanıkların, atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç süphesini gösteren olgular bulunması, delil drurumu, tutuklu kaldıkları süreler” dikkate alınarak, “Cumhuriyet savcısının talebine uygun” şekilde karar verildiği ifade edildi.
Köylüler tutuklandı
Aydın’ın Çine İlçesi’nde Madran Dağı’na rüzgar santrali kurulmasına karşı direnen köylülerden 2’si tutuklandı.
İbrahimkavağı Köyü halkı, şirket çalışanlarını topraklarına sokmamak için yola barikat kurdu. Barikatı kaldırmak için köylülere saldıran jandarma yaşanan çatışmanın ardından 7 köylüyü gözaltına aldı.
Çıkarıldıkları mahkemede, bazı rütbeli subayların yaralanması gerekçe gösterilerek 7 köylüden 2’sini tutukladı. Gülşen Emeksiz ve Alaattin Eser adlı köylüler, nöbetçi mahkemece ‘’Devlet memuruna mukavemet ve yol kesme’’ suçları işledikleri iddiasıyla tutuklandı.
Polis terörü teşhir edildi
26 Haziran günü Sivas Katliamı’nın yıldönümünde gerçekleştirecekleri anmaların çağrısını yapan Ayışığı Sanat Merkezi çalışanı 4 kişi darp edilerek gözaltına alındı. Mücadele Birliği Platformu, polis terörünü İHD’de yaptığı basın açıklamasıyla protesto etti.
Mücadele Birliği Platformu adına okunan açıklamada polis terörünün karakola götürülmeden başladığı, Sami Tunca isimli Ayışığı Sanat Merkezi çalışanının tenha bir alanda polis aracından indirilerek dövüldüğü, karakolda ise 3 arkadaşı ile birlikte yine işkenceye maruz kaldığı belirtildi. Emekçilerin polis terörüne tepki göstermesinin ardından kollukların bu sefer de biber gazı ile çevrede toplananlara saldırdığı, ardından da gözdağı vermek için havaya azgınca ateş açtığı ifade edildi.
Açıklamanın ardından polis terörünü anlatan Tunca vücudunda oluşan darp izlerinin fotoğraflarını gösterdi ve saldırıları anlattı.
Tunca’nın ardından sözü alan Avukat Sevinç Sarıkaya da savcının bir talebi olmadan 4 kişinin geceye kadar keyfi biçimde alıkonulduğunu ifade etti. Karakolda görüşme yaptığı odada yerde Tunca’nın kanının olduğunu belirten Sarıkaya, polis terörünün kendilerine de hakaret ve keyfi yasaklar olarak yansıdığını, görevini yapmasının engellendiğini vurguladı. Sarıkaya açıklamayı suç duyurusunda bulunulacağını bildirerek sonlandırdı.
Hastanede muayene dahi edilmeden kendisine rapor verilen ve bu rapora da kolluklar tarafından el konulan Tunca basın açıklamasının ardından TİHV’e muayene olmaya ve rapor almaya gitti.
Sarıgazi’de protesto
Gözaltı saldırısını protesto etmek için Mücadele Birliği 27 Haziran günü Sarıgazi Meydanı’nda açıklama yaptı. Saldırıyı kınayan, devletin katliamcı yüzünü teşhir eden ajitasyon konuşmaları yapıldı.
Meydana gelindiğinde “Baskılar, gözaltılar bizi yıldırmaz / Mücadele Birliği Platformu” pankartı açıldı ve açıklama okundu. Açıklamada yapılan etkinliğin içeriği ve saldırının nasıl gerçekleştiği anlatıldı. Ayrıca sermaye sınıfının kendi egemenliğini sürdürmek için işçi ve emekçilere her türlü baskıyı reva gördüğü vurgulandı. Açıklamaya BDP, DHF, BDSP, AKA-DER, Partizan ve ESP destek verdi.
Kızıl Bayrak / İstanbul
|